24 Ağustos 2009 Pazartesi

Kaynağından Bilgi Sebili - Keşkül

.

Image and video hosting by TinyPic

Fotoğraf: OnurY
.
Beni yakından tanıyanlar sinema, fotoğraf gibi görsel sanatlarla kısıtlı kaldığımı düşünüyor olabilirler. Ama bu ikisinden de daha eski bir ilgi alanım var: Etimoloji... Peki nedir bu derseniz hemen vikileyelim: Köken bilimi veya etimoloji (Yunanca ἐτυμολογία / etimología), bir dildeki sözcüklerin kökenlerini ve bunun bir gereği olarak o dilin diğer dillerle ve o dili konuşan toplulukların geçmişten bugüne diğer topluluklarla olan kültürel ilişkilerini araştırır. Bir başka tabirle köken bilimi, bir kelimenin ya da dildeki benzer bir kullanımın gelişme sürecinin ilk ortaya çıkışından itibaren izlenmesi, hangi dillerde ne şekilde yayıldığının tespit edilerek parça ya da bileşenlerinin analiz edilmesi bilimidir.
İşte blogumda zaman zaman hep kullanageldiğimiz kelimelerin kökenlerine ve çıkış noktalarına değineceğiz. İlk kelimemiz ise: Keşkül. En sevdiğim sütlü tatlılar arasında birinci sıraya koyabileceğim bu tatlının kökenini araştırdım dün. Aslında buna sebep olan neden bu aralar okuduğum kitap ve romanlarda sıklıkla karşılaştığım derviş keşkülü ile sütlü tatlı arasında bir bağ olup olmadığını merak etmem idi. Evet bir bağ varmış. Buyurun detaylı araştırmalarım sonucu elde ettiğim bilgilere:
eskiden gezgin dervişlerin ve dilencilerin kollarına takarak taşıdıkları ve herkesin önüne uzattıkları hindistan cevizi kabuğundan ya da abanozdan yapılmış dilenci çanağına keşkül denirmiş. Yapımında en çok abanoz yeğlenirmiş ama hindistan cevizi de kullanmış. Kayık biçiminde olup üzerinde ayetler, özdeyişler ve motifler bulunurmuş. İki sivri ucundan ince bir zincir geçermiş ve omuza ya da kola takılarak taşınırmış.
Dervişler sadaka toplarken "hu" diye seslenerek keşkülü uzatırlarmış insanlara. Sufilerde ise keşkülle sadaka toplamaya "selmana çıkmak" denirmiş. Toplanan paralar tekkeye götürülüp teslim edilirmiş. Keşkülün daha uzun ismi ise Keşkül-ü Fukara imiş. Bu para toplama çanağı zamanla keşkül tatlısına da ismini vermiş. Büyük ihtimalle bu çanaklarda ayrıca bu tatlı da yapılıyordu ya da bu tatlı hindistan cevizi kabuğununun içinde yapıldığı yapıldığı için aynı kap her ikisine de bu ismi verdi. Günümüzde bütün traş bıçaklarına jilet, bütün dört çekerlere jip dediğimiz gibi... :)
Daha pirinç unu ve nişastanın mutfaklarda koyulaştırıcı olarak kullanılmadığı zamanlarda sütü koyulaştırmak için bademlerin kabukları soyulur, suda bekletilir ve incecik öğütülerek süzülür ve süte katılırmış. Buna da badem sübyesi veya badem sütü denirmiş. Biraz da Hindistan cevizi rendesi ve şeker eklenip süt ocağa oturtulur ve koyulaşıncaya kadar kaynatılırmış. Ama günümüzde bademin koyulaştırıcı özelliği unutulmuştur tabi.
Keşkül demişken bu konuda oldukça hassas bir damak zevkine sahip olduğum için son yıllarda lezzettli, adam akıllı yapılmış keşkül yiyemediğimi belirtmek isterim. Belki bir gün Anadolu'nun ücra bir kasabasında bu keyfi yeniden yaşarım....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder